9 Haziran 2013

nişanlanmak


dünya üzerinde mutlu olunması gerekirken, bu kadar ızdıraplı geçen başka bir dönem daha yoktur heralde. çile çekiyorsun ve birileri bu sıkıntılarını ''bunlar senin hayatının en güzel günleri'' diye isimlendirip sana çileye devam etme yolunda destek veriyorlar. eskiden olgunlaşmak isteyenler mağaralara kapanırlarmış, artık günümüzde bu olgunlaşmayı nişanlılık sağlıyor. öyle çok çekiyorsun ki başka şeyler gözüne küçük gelmeye başlıyor, babacan tavırlara bağlanıyorsun en sonunda. insan-ı kamil oluveriyorsun.

ben nişanlı değilim, zaten biliyosunuz; ancak nişanlanan arkadaşlarımın, akrabalarımın halini gördükçe gözüm korktu iyice. dağ gibi adam telef oldu lan. kız tarafına git-gel yapa yapa imanı gevredi resmen. suratında sahte bir tebessümle dolaşmaya başladı koca adam. her gün kız tarafının yeni yeni akrabalarıyla, konusuyla komşusuyla, aile dostlarıyla tanışa tanışa ve bunların o iğrenç esprilerine dahi gülmek zorunda olmasıyla iyice manyağa bağladı. bir yandan da her dediklerini yapmak zorunda, hem de sevmese bile çok sevmiş, istemiş gibi yapmak zorunda. ızdıraba bakın a dostlar.. amerikan hapishanelerindeki elleri zincirli taş kıran işçiler bile daha insani koşullara sahiptir büyük ihtimal. hiç değilse arada temiz hava almak var. bunda o da yok. ''aşkım, kuzenimin eniştesi almanya'dan gelmiş, gitmezsek ayıp olur.. aşkım, üst komşu nurten ablanın kızının oğlu sünnet olmuş, gidelim, görünelim, hemen döneriz...'' 


hele bi' de 3 saatlik düğününde 2 saat göt atmak için dans dersi alanlar var. bunu benim bi' akraba da yaptı. adam yıllarca evlenmek için uğraşınca nişanlısı ne isterse yapar hale geldi. hani kız dese ki ''canım, iki hafta sıçmasan, bakalım ne olacak, çok merak ediyorum'', harbiden sıçmazdı iki hafta. bunlar 2 ay boyunca her iş çıkışı ders aldılar. düğünlerini de lüks bir mekanda yaptılar. tabi biz alışmışız salihli'nin alçak tavanlı, ses seviyesi beyindeki ses sinirlerinin hepsini siken düğün salonlarına. havuzlu, ferah bir mekanda düğün olunca şaşırdık kaldık. elimi ayağımı bile koyarken emin olamıyordum ''ulan acaba doğru mu yapıyorum?'' diye. bütün konuklar da benim gibi zaten. 

neyse, bu ikili sahneye düğünün açılış dansını yapmak için çıktılar. belki inanmazsın ama; daha dün odun gibi dolaşan herif gitmiş, yerine yontulmuş kalas gelmiş. alışmamış kıça lastik uymuyor tabi. bunlar böyle tango gibi hareketlerle bir şekiller yapmaya çalışıyolar sahnede. bu eşini ileri atıyor, geriden tutuyor. sağa sola eğiliyorlar, bükülüyorlar. sanırsın sahnede iki babun var. bütün konuklar gülmemek için kendini zor tutuyor. e haliyle bu bayağı bi' rezil oldu. eli yüzü kıpkırmızı oldu. baktım iş boka sarıyor, sahneye attım kendimi, bizim eski usul kasap havasına bozdum olayı. orkestra ayak uydurmakta zorlandı ama olsun. adamı kurtardık o kepazelikten.

burdan yeni nesil kız annelerine seslenmek istiyorum; o damat adaylarınız eli mahkum suçlu belleyip her dediğinizi yaptırıyormuşsunuz, yaptırmayın. lütfen.

0 yorum:

Yorum Gönder